Filistin Caddesi., Beyaz Zambaklar Sokak., No:6/7, Gaziosmanpaşa, Çankaya, Ankara

0312 466 44 44


KORONAVİRÜS VE AİLE İÇİ ŞİDDET

KORONAVİRÜSÜN AİLE HUKUKUNA ETKİLERİ NELERDİR?

(Yazı Dizisi -2)

Bir ebeveyn için en mutlu an, çocuklarının önüne çıkan engelleri ortadan kaldırdığı an, dolayısıyla onların mutlu olduğu andır. Bir eş, bir anne, bir baba olarak; onların bedensel ve ruhsal sağlığının korunması için her türlü tedbiri almak, gerekli ortamı oluşturmak yükümlülüğü bulunmaktadır.

Maalesef, doğal afet, savaş, salgın hastalık gibi kriz zamanlarında şiddetin her türünde özellikle aile içi şiddet olaylarında artış olduğu görülmektedir. Korona virüs salgınının yayılım hızının yavaşlatılması ve durdurulmasında en etkili önlem olarak sosyal izolasyon, toplumda fiziksel etkileşimin en aza indirilmesi kabul edilmekte, bu kapsamda yapılan ‘’evde kal’’ çağrıları daha da artmaktadır. Yetkili mercilerce getirilen kısıtlamalar, okulların kapanması ve evden çalışmanın başlaması veyahut işten çıkarılmalar sonucunda insanlar tüm zamanlarını evde geçirmeye başlamışlardır. Toplumdaki aile içi şiddetin genellikle kapalı kapılar ardında yaşandığı gerçeği karşısında pandemi ve alınan önlemlerin aile içi şiddetin artmasına ve mağdurların sayılarının yükselmesine aracı olduğu sivil toplum kuruluşlarınca da ifade edilmektedir. Şiddetten mağdur olanlar, salgın nedeniyle şiddet önleme birimlerine veya kolluk kuvvetlerine bildirmekten kaçındıkları da ayrı bir gerçektir.  

26.03.2020 tarihli mükerrer Resmî Gazetede yayımlanan 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun

 Geçici madde 1 de; “(1) Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla;

a) Dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler; 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar bakımından belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen süreler ile arabuluculuk ve uzlaştırma kurumlarındaki süreler 13/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden,

b) 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim veya icra ve iflas daireleri tarafından tayin edilen süreler; nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere tüm icra ve iflas takipleri, taraf ve takip işlemleri, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınması, ihtiyati haciz kararlarının icra ve infazına ilişkin işlemler 22/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden,

itibaren 30/4/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durur. Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar. Durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılır. Salgının devam etmesi halinde Cumhurbaşkanı durma süresini altı ayı geçmemek üzere bir kez uzatabilir ve bu döneme ilişkin kapsamı daraltabilir. Bu kararlar Resmî Gazete’de yayımlanır.

(2) Aşağıdaki süreler bu maddenin kapsamı dışındadır:

a) Suç ve ceza, kabahat ve idari yaptırım ile disiplin hapsi ve tazyik hapsi için kanunlarda düzenlenen zamanaşımı süreleri.

b) 5271 sayılı Kanunda düzenlenen koruma tedbirlerine ilişkin süreler.

c) 6100 sayılı Kanunda düzenlenen ihtiyati tedbiri tamamlayan işlemlere ilişkin süreler.

(3) 2004 sayılı Kanun ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlar kapsamında;

a) İcra ve iflas daireleri tarafından mal veya haklara ilişkin olarak ilan edilmiş olan satış gününün durma süresi içinde kalması halinde, bu mal veya haklar için durma süresinden sonra yeni bir talep aranmaksızın icra ve iflas dairelerince satış günü verilir. Bu durumda satış ilanı sadece elektronik ortamda yapılır ve ilan için ücret alınmaz,

b) Durma süresi içinde rızaen yapılan ödemeler kabul edilir ve taraflardan biri, diğer tarafın lehine olan işlemlerin yapılmasını talep edebilir,

c) Konkordato mühletinin alacaklı ve borçlu bakımından sonuçları, durma süresince devam eder,

ç) İcra ve iflas hizmetlerinin aksamaması için gerekli olan diğer tedbirler alınır.

(4) Durma süresince duruşmaların ve müzakerelerin ertelenmesi de dâhil olmak üzere alınması gereken diğer tüm tedbirler ile buna ilişkin usul ve esasları;

a) Yargıtay ve Danıştay bakımından ilgili Başkanlar Kurulu,

b) İlk derece adli ve idari yargı mercileri ile bölge adliye ve bölge idare mahkemeleri bakımından Hâkimler ve Savcılar Kurulu,

c) Adalet hizmetleri bakımından Adalet Bakanlığı,

belirler.” hükmü yer almaktadır.

Buna göre dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler 30 Nisan 2020 tarihine kadar durmaktadır. Bu tarihten sonra uzatma olmazsa süreler yeniden işlemeye başlayacaktır.

Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 30.03.2020 tarihli kararının 10. maddesinde yer alan; “6284 sayılı Kanun kapsamında verilen tedbir kararlarının yükümlülerin korona virüs kapsamında sağlığını tehdit etmeyecek şekilde değerlendirilmesi gerektiğine’’ ifadesi bu anlamda şiddet uygulayana tedbirlerin uygulanmaması sonucunu doğurma ihtimali nedeniyle haklı olarak eleştirilmektedir. 

Nişanlanma, Türk Medeni Kanunu’na göre tarafların birbirlerine karşılıklı yazılı veya sözlü olarak kendi serbest iradeleriyle evlenme vaadinde bulunmalarıdır. Nişanlanan tarafların ayırt etme güçleri (temyiz kabiliyeti) olmak zorundadır.

Taraflar isterlerse tek taraflı irade beyanı veya karşılıklı anlaşma ile nişanı bozabilir. Nişan, bir evlilik olmayıp evlilik vaadidir. Nişanlılık, taraflara evliliğin verdiği yakınlığı, birlikte yaşama hakkını ve evlilikten doğan yetki ve hakları vermez. Nişanlılık, evlilik öncesi evliliğe hazırlık döneminin adıdır.

Nişanı bozma ise bozucu yenilik doğuran irade beyanıyla kullanılan bir haktır. Nişanın haklı bir sebep olmaksızın bozulması veya bozulmasına sebebiyet verilmesi halinde buna neden olan tarafın tazminat ödemesi gerekir. Buradaki haklı sebep, TMK’da açıkça tanımlanmamıştır. Ancak hangi durumların haklı sebep teşkil edip etmeyeceğine dair birçok yargı kararı mevcuttur. Yargıtay kararlarına göre; sadakatsizlik, şiddet, hakaret, içki ve kumar düşkünlüğü, nişanlısının ailesine saygısız, seviyesiz davranma, yüz kızartıcı bir suçtan mahkumiyet, evliliğin ön hazırlıklarına karşı tam ilgisizlik, nişanlıya ilgisiz davranma gibi durumlar nişanın bozulmasında haklı neden teşkil eder.

https://atabayhukuk.com/2020/05/05/koronavirusun-aile-hukukuna-etkileri-nelerdir/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Ready To Start New Project With Intrace?

Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit, sed do eiusmod tempor incididunt ut labore et dolore magna aliqua.